Berk Hakman: Uzun zamandır böyle cesur bir filmde çalışmamıştım

DUVAR- Türker Süer’in yönettiği, başrollerini Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman’ın paylaştığı “Gecenin Kıyısı”, 14 Mart’ta vizyona girdi. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan ve Adana Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney Jüri Özel Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ve En İyi Kurgu Ödülü’nü, Ankara Film Festivali’nde de En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü kazanan film, 15 Temmuz gecesinde geçiyor ve babalarının trajik ölümü sonrası yolları ayrı düşmüş iki subay kardeşin çatışmasını işliyor.
Oyuncu Berk Hakman ile “Gecenin Kıyısı” filmini konuştuk.

Sizi “Gecenin Kıyısı”na çeken neydi? Senaryoyu ilk okuduğunuzda sizi en çok etkileyen unsur ne oldu?
Beni bu filme çeken şey senaryoydu elbette. Ele aldığı konular, diyaloglar ve karakterlerden bahsediyorum. Uzun zamandır böyle cesur bir filmde çalışmamıştım. En çok etkileyen unsurlarsa askerlikle ilgili itaat ve itaatsizlik durumlarıydı.
Canlandırdığınız karakter, yani Kenan’ın hem kişisel çatışmaları hem de politik olaylarla bağlantısı oldukça derin. Bu karaktere hazırlanırken nasıl bir yol izlediniz? Psikolojik ya da fiziksel bir hazırlık süreciniz oldu mu?
Geçmiş yıllardan tanıdığım bazı insanlar vardı. Onların başına böyle şeyler geldiğini biliyordum. Onlarla çok sohbet etmeye çalıştım. Ayrıca, emre itaat etmeme değil de etrafında var olan atmosferde bulunmamayı seçmenin psikolojisi üzerinde de çok düşündüm. Bunun haricinde fiziksel olarak hücreden hiç çıkamayan birinin nasıl olduğunu hayal etmeye çalıştım ve spor yaptım. Kenan tek başına hücrede de olsa sinirini, öfkesini boşaltacak bireyler bulmuştur diye düşünüyorum.
‘KENAN’IN BÜTÜN YÖNLERİNİ SAHİPLENMEYE ÇALIŞTIM’
Kenan’ın psikolojik derinliği ve duygusal çatışmaları oldukça belirgin. Siz bu karakterin hangi yönlerini en çok sahiplendiniz, hangilerini anlamakta zorlandınız?
Bütün yönlerini sahiplenmeye çalıştım açıkçası. Herhangi bir motivasyonunu anlamakta da pek zorlanmadım. Benzer psikolojilerde olan rollere de çok çalışmışlığım var. Belki ondandır.
Ahmet Rıfat Şungar’la karşılıklı sahneleriniz çok etkileyici. Onunla çalışmak nasıl bir deneyimdi? İki kardeşin arasındaki bu gerilimi sette nasıl kurdunuz?
Rıfat’la çalışmak bir müzik stüdyosuna gidip en bildiğin arkadaşınla müzik kaydetmek gibi. O seni bilir, sen onu bilirsin. Birbirinizin yapacaklarını tahmin edersiniz, birbirinize hazırlıklısınızdır. 20 senedir tanışıyoruz neredeyse. Onun için bizim bazen konuşmamıza bile gerek kalmıyordu açıkçası.
“Gecenin Kıyısı” yönetmen Türker Süer’in ilk uzun metrajlı filmi. Türker Süer ile çalışmak nasıldı? Sette nasıl bir atmosfer vardı?
Türker ile çalışmak çok keyifliydi. Sette de harikaydı. Herkes harikaydı. Yapımcımız Nadir Öperli harika bir set kurmuştu doğruyu söylemek gerekirse. Hiçbir problem yaşamadan bitirdik setimizi.
‘SUYA SABUNA DOKUNAN BİR FİLMDE OLMAK BENİ MUTLU ETTİ’
Film, Türkiye’nin yakın tarihine dokunan güçlü bir hikâye anlatıyor. Bu kadar hassas ve politik bir dönemi anlatan bir filmde yer almak sizde bir sorumluluk duygusu yarattı mı?
Sorumluluk dediğin şeyin ne olduğuna bağlı. Bu daha çok yönetmeni ilgilendirir bence. Sorumluluktan ziyade yakın dönemdeki bu yaşadığımız olayla ilgili bir tane gerçek film yapılmadı. Sanırım bu ilk. Bilmiyor da olabilirim, şimdiden özür dilerim ama hiç duymadım. Böyle bir filmde olmak mutlu etti beni. Suya sabuna dokunan yani. Çabuk unutuyoruz milletçe çünkü.
‘SİNEMA TOPLUMUN HAFIZASINA KATKI SUNMALI’
Türkiye’nin yakın tarihindeki olayların sanat ve sinemaya yansıması hakkındaki düşünceleriniz nedir? Sinema, toplumun hafızasına nasıl bir katkı sunmalı?
Her zaman öyle olmuyor. Bunu da unutmayalım lütfen. Yansısın tabi ki. Yansımalı. Sinema toplumun hafızasına aşırı katkı sunmalı ama bizim memlekette pek öyle olamıyor maalesef. Öyle bir film yaptığın zaman daha da görmezlikten geliyorlar seni diye düşünüyorum. 2017’de, direkt olmasa da arka planında Gezi Parkı olaylarının olduğu bir film yaptım “Taksim Hold’em” diye. Onun çıktığı yolculukta yaşadığı şeylerden biliyorum bunları. O katkıya katkı katacak insanlar lazım bize, bunu engelleyecek insanlar değil.
Oyunculuk kariyeriniz boyunca farklı türlerde roller üstlendiniz. “Gecenin Kıyısı”ndaki karakteriniz, daha önce oynadığın rollerden nasıl ayrışıyor? Bu film oyunculuk yolculuğunuzda nasıl bir yer taşıyor?
Çok fazla ayrıştığı bir yer yok açıkçası. Daha önce asker oynamıştım, ama Güneydoğu’da savaşmış ve dönmüş bir karakterdi. Bunun pozisyonu başka tabii. Kenan başka bir şeyin isyanında. O da çok hoşuma gidiyor.
“Gecenin Kıyısı”nın vizyon yolculuğu yeni başlıyor ancak yine de sorayım. Sizi yeni projelerde görecek miyiz?
Yeni projeler var. Okuyoruz ve değerlendirmeye çalışıyoruz, bakalım.